Doğan Holding’in (Aydın Doğan’ın) Vergi Suçu Dosyalarının Hikâyesi: Üyesinden Karar Saklayıp Muhalefet Şerhi Yazdırmayan Yargıtay…

Bu yazının konusu, Yargıtay’da yeni dairelerin kurulması sonrasında Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nden 19. Ceza Dairesi’ne devredilen vergi suçları ile birlikte Aydın Doğan ve Doğan Holding ile Holding iştiraki diğer şirket yöneticilerinin vergi suçları dosyalarının incelenip karara bağlanmasında yaşanan “yargısal zorbalık”tır.

Bu “yargısal zorbalık” sadece Doğan Holding dosyalarının müzakere edilip karara bağlanmasında yaşanmadı. Nasıl becerildiyse (kifayetsizlikten mi? muhterislikten mi?) “silahlı terör örgütü üyeliği” suçunun delili olarak dosyama girmesi (tıpkı “Vergi Suçları” kitabı yazmış olmak gibi!) ve buna karşı “savunma” yapmak durumunda bırakılmam ile “yargısal zorbalık” “yargısal cinnet”e dönüştü!

Taşrada 5 yıl Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptıktan sonra 1999 yılında Yargıtay’a tetkik hâkimi olarak geldim. 7. Ceza Dairesi’nde 12 yıl çalıştım. 2011 yılında Yargıtay üyeliğine seçildim. Deyim yerindeyse, gözümü kapatarak bu dairede üyelik yapabilecekken, 11. Ceza Dairesi’nde görevlendirildim. Burada da mahçup olmamak için, tetkik hakimi gibi mesai haricinde ve hafta sonlarında da daireye giderek çalıştım. Dairenin kararlarını UYAP’tan inceleyip kendime bir arşiv oluşturdum. Dairenin baktığı işler arasında vergi suçları alanında derinlemesine çalıştım, kitap ve makaleler yazdım. seminer ve sempozyumlara katıldım. Daire Başkanının oluru, Yargıtay’ın görevlendirmesiyle Kültür Üniversitesi’nde (CEHAMER’de) vergi konusunda uzman kimselerle birlikte (Funda Başaran Yavaşlar, Turgut Candan, Bekir Baykara, Bumin Doğrusöz…) Vergi Usul Kanunu’na ilişkin bir yılı aşan çalışmalar yaptık.

2014 HSYK Üyelik seçimlerinden sonra Yargıtay’a yeni üyeler seçildi, Yargıtay bir kez daha dizayn edildi, Kurullar yeniden oluşturuldu, yeni Daireler kuruldu. Bütün dairelerin üyeleri yeniden belirlendi. Ben de dairenin işlerini, vergiyi biliyorum, zaten kitabım da basılmak üzereydi. Bu gerekçeyle (görünürde bu gerekçeyle) 11. CD’den 19. CD’ne verildim. Ama eski daireler kendilerinden alınan işleri üzerinden attı, yeni daireler de 3-4 ay çalışamadı. Siz de biliyorsunuz, 6 ay Yargıtay rölantide çalıştı. Varsa yoksa seçimler. Yargıtay’da, özellikle son 1,5 yılda (2015-2016 Temmuz) pasifize edilmiştik. Resmen ve açıkça ayrımcılığa tabi tutulduk. Mobing uygulandı. Çokca örneği olan bu olayların Yargıtay tarihinde örneği yoktur. 2018’de 150. yılını dolduran bir Kurum’da yapılanlara bakınız: Müzakeresi yapılıp ertelenen dosyalar biz daireden gidinceye kadar müzakereye sokulmadı. Böylece verilecek kararlara katılmamız ve olası muhalefet şehri yazmamız engellendi. Muhalefet şerhi yazmak için 45 gün boyunca dosyalar ve kararlar bizden saklandı, verilmedi. Kararı görmeden (daire kararı niteliğindeki çoğunluk kararını görmeden) muhalefet şerhlerini ezberden yazdık.

Aydın Doğan’ın Vergi Suçu Dosyasına Yazılan, Daha Doğrusu Yazdırılmayan Muhalefet Şerhinin Hikâyesi…

Dosyamda, hakkımda Bylock iddiası yoktu ama iki kişi arasındaki Bylock yazışmasında geçtiği iddia edilen yazışmalar vardı. “O dosyalar ne oldu? 19. Ceza da mı? Hüsamettin Uğur’a sorulabilir.” deniliyordu. Eee? Uzun yıllar hizmet hareketi, cemaat, Sivil toplum örgütü… olarak görülen bir yapı (özellikle 17-25 Aralık’tan sonra) önce “legal görünümlü illegal yapı” sonra “paralel yapı” nihayetinde “silahlı terör örgütü” ilan edilmiş ve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin de müsebbibi ilan edilmişti. (Duruşmalarda çok defa söylediğim sözleri bir kez daha buraya da yazıyorum: Planlayana, yapana, yaptırana ve bundan her türlü rant elde edene lânet olsun.)

Bu diyaloğdan yola çıkan “acar” savcılar şunu demek istediler: “Bu yapının bir mensubu olarak bu yapının talimatıyla Aydın Doğan dosyasında muhalif kalmışsın.” “Tezvirat tevil götürmez” ama duruşmada da söylediğim gibi “bu kadar mı gollük pas verilir?” Çok şükür, dilimiz dönüyordu. “Al cevap” dedik, anlattık.

Daire Başkanı Ramazan Özkepir yaşıyordur, diğer üyeler de duruyordur. 7. CD’nin baktığı işlerin (özel yasaların) çoğu, 3. CD’den Orman Kanunu, 11. CD’den de vergi suçları 19. CD’ne verildi. Tabiidir ki birçok Daire’den veya Yargıtay dışından gelen tetkik hakimi ve üyeler, dairenin görev alanındaki konulara yabancıydı. Bu itibarla Daire olarak müzakerelere başlamadan önce, kendi aramızda bakılacak suçlara ilişkin günlerce toplantılar yaptık. Kim, hangi konuya vakıfsa, anlattı. Ben de vergi suçlarını ve bu konuda özellik arz eden hususlara, tartışmalı konulara dikkat çektim. Daire Başkanı ve üyeler “Biz verginin V‘sini bilmiyoruz. Kitabın çıksın, elimizin altında olsun, ondan sonra vergi dosyalarını inceleriz.” dediler. İlk 3 ay vergi dosyaları incelenmedi.

“Vergi Suçları” kitabımız çıktı, herkese takdim ettik. Aydın Doğan‘ın da sanık olduğu bu dosyalar Haziran 2015 seçiminden önce Dairenin tetkik hakimlerine dağıtıldı. 2 heyet olarak aynı salonda müzakere yapıyoruz. Tereddüt varsa soruyorlar. Başkan bey dedi ki, “Aydın Doğan’ın 3 dosyası var. Doğan Holding’in diğer sanıkları da var, tetkik hakimi arkadaşlara bu dosyaları verdim, başka dosya da vermiyorum. Bu dosyaları iyice okusunlar, getirsinler” dedi. İsimler de belli. Dairenin arşivinde, UYAP’ta da kayıtları vardır. Bu 2 tetkik hakimimiz dosyaları aldılar. Haziran 2015 seçiminden önce Nisan falandı. Önce Haziran seçimleri beklendi. Seçim bitti. Malum, iktidar partisi oy kaybetti, tek başına hükümet kuramıyor. “İstikşafi görüşmeler” falan derken muhalefetle uzlaş(a)madı. Yeniden bir erken seçim kararı alındı, dosyalar da seçimden sonraya, Kasım’a bırakıldı.

Kasım 2015 seçimleri bitti. İktidarın değişmediği anlaşılınca dosyalar tekrar müzakereye istendi. 10 Aralık 2015’te karara bağlandı. Yerel mahkeme üç ayrı dosya için de beraat kararı vermişti ve kararlar doğruydu. 3 ayrı bilirkişi raporunda da vergi suçunun oluşmadığı yazılmıştı. Suça konu olay, yurt dışında kurulmuş offshore şirketlerin belgelerinin vergi suçuna konu olup olmayacağıydı. Vergi suçlarına bakan Yargıtay Ceza Dairelerinin (9, 11, 19. CD’leri) tarihinde yoktur, Türkiye tarihinde yoktur, yurt dışı şirket (offshore) belgesinin vergi suçuna konu olduğu. Vergi Usul Kanunu’nda “bu kanun uyarınca”, “Vergi kanunlarına göre” tutulan veya düzenlenen belgelerden söz edilir. Suçun konusu ancak VUK ile bu Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarıdır (213 sy. VUK m. 3/A).

Daire Başkanı Ramazan Bey üç dosyanın bir ikisini kendi heyetindeki hakime, bir ikisini de bizim heyetteki tetkik hakimine vermişti. Hakimlerimizle halı sahada akşamları maç yapıyorduk. Duyduk ki başkan bey kendi heyetindeki hakimin dosyasını da bizim hakime vermiş. Bunu biz bilmiyoruz, halı sahada tetkik hakimimizden öğrendik. Sorduk “niye böyle oldu?” Cevap “bilmiyorum, Başkan Bey, aynı heyetten çıkarsa daha iyi olur gibisinden bir şey söyledi.”

Dosyalar müzakereye gelince başkan beye dedik ki “hani başkanım dosyaların bazısı sizdeydi, bazısı bizdeydi, hepsi de bizim hakime verilmiş.” “Ya işte bir arada çıksın dedik.” İyi de dosyaları dağıtırken iki heyet de baksın denilmişti. Zaten iki heyet olarak bir aradayız. Bence Başkan, kendince “kurnazlık edip” elini taşın altına koymadı. Sayın Başkan, hem kendisine, hem meslektaşlarına, hem de hukuka karşı tek kelimeyle “AYIP” etti.

Birkaç Ay Önce “Verginin V’sini Bilmeyiz” Diyen Başkan ve Üyeler, Aydın Doğan Dosyası İçin “Suç Sabittir” Dediler!..

Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nde kaçakçılık ve SPK kapsamındaki suçlara da bakıyorduk. Başka Ülke yasalarına göre kurulmuş yurtdışındaki şirketlerin belgeleri, sahtecilik, dolandırıcılık, gümrük kaçakçılığı suçlarına, Sermaye Piyasası Kanunu’ndaki suça konu olabilirdi. Yurt içinde düzenlenen sahte belge (fatura), vergilendirmeye ilişkin olmaksızın, başka bir makama veya kişiye karşı kullanılmışsa hakeza… Zaten Doğan Holding Yöneticileri hakkında, Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten açılıp 7. Ceza Dairesi’ne gelmiş, oradan da CGK’na kadar gitmiş ayrı bir dosya vardı. Holding Yöneticileri için vergi suçundan açılan davada mahkeme, yurt dışında kurulmuş şirket faturaları için yerinde bir kararla beraat vermişti. Çünkü yurt dışındaki şirketlerin belgeleri vergi suçunun konusu O-L-A-M-A-Z-D-I. O kadar olamazdı ki, CMK’nun 223/9. maddesi gereğince derhal beraat kararı verilmesi gereken hâl söz konusu olduğundan, Daire çoğunluğunun 2004 yılı yönünden kamu davasının inceleme tarihi itibariyle zamanaşımı nedeniyle düşmesine dair kararına bile katılmadım. (19.CD’nin 2015/2797 Es., 2015/8510 sayılı Kararına konu dosyada Aydın Doğan yoktu. Sanıklar: M. Ali Yalçındağ, Şener Mustaoğlu, Soner Gedik, İmre Barmanbek idi.)

Ama birkaç ay önce Biz Verginin V‘sini bilmiyoruz” diyen Daire Başkanı ve üyeler “suç sabittir” diyerek bozma kararına vardılar. (Kararlarda Başkan’ın imzası yoktu ama bu kararı destekliyordu. Haliyle ben de muhalif kaldım. Demek ki vergi suçları konusunda kitap, makaleler yazsam da verginin ‘V’sini öğrenenler kadar bilememişim!

Bir üye muhalif kalınca ne yapılır? Daire çoğunluğu, daire görüşü olarak kararını yazar, dosya ile birlikte muhalif üyeye/üyelere verilir. Onlar da muhalefet şerhini yazarlar. Yargıtay İç yönetmeliği de böyle diyor. “Yok” dediler, “sen kendin yaz muhalefetini, karara gerek yok. Genel kurulda da böyle yapılmıyor mu?” Hayır, bu konu İç Yönetmelikte Ceza Genel Kurul’u (CGK) için ayrı, Daireler için ayrı maddelerde düzenlemiş. CGK için İç Yönetmelik diyor ki bir haftada muhalif üye şerhini yazar verir (m. 30). Kararın yazılması beklenmez. Çünkü genel kurulda kararın yazımı haftalarca sürüyor, hatta 6 ay, 1 yıl sonra yazılan kararlar olabiliyor. Ama daireler için böyle değil. Kararı göster(e)mediler. Dairede staj yapan hakim adayları veya hizmet içi eğitime gelen hakimlerin yanında yüksek sesle tartıştık. Muhalefet şerhi yazmam için kararı vermediler, sakladılar. (Belki de ortada karar yoktu, belki de birilerine yazdırıldı veya en azından yardım alındı. Çünkü kararın yazım tarzına, uslubuna bakıldığında 19. CD’nin bilinen uslubunda olmadığı hemen anlaşılır. (Yargıtay’da buna “sak” derler, bu karar dairenin sak’kına hiç uygun değildi. (Anılan karara, muhalefet şerhine ve kararın muhalefet şerhinde yapılamayan eleştirisine, aşağıda yazının sonunda yer verilmiştir.)

Ben de 45 gün boyunca kararı alamayınca Başkan’a gittim (Başkan bu kararı veren heyette değildi ama her şeyi biliyor ve iktidar yanlısı çoğunluktan yana tavır takınıyordu). “Sayın başkan durum bu” dedim. Bakınız, yine dairenin, yargının itibarını ben düşünüyorum. Şunda uzlaştık: (doğru değil ama anlatıyorum samimi olarak) “Sayın Başkan, yaptıkları doğru değil ama madem bu arkadaşların kararları çok kıymetli, vermiyorlar. Ben muhalefetimi yazmışım, hazır. Onlar da kararlarını getirsinler, sizin huzurunuzda birleştirelim. Ama ondan sonra kimse dokunmasın.”

Bunda anlaştık. Kararımız hazır dedikleri halde günler, belki 1 hafta 10 gün sonra kararı getirdiler, benim muhalefet şerhim hazırdı, verdim, karara eklendi. Dolayısıyla, muhalefet şerhinde yasal hakkım ve görevim olan daire kararını eleştiremedim, bozma kararının hukuka aykırılığını açıklayamadım.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin, Doğan Holding ve bünyesindeki şirket yöneticileri ile birlikte sanık olan Aydın Doğan hakkındaki 10.12.2015 Tarih, 2015/2798 Esas, 2015/8511 sayılı Kararına muhalefet şerhi yazarken, Daire kararı niteliğinde olan çoğunluk kararı, suç işlenme pahasına 45 gün boyunca benden saklanıp tarafıma verilmediğinden, muhalefet şerhimde bozma kararının somut gerekçelerine giremedim. Muhalefet şerhimin altına bir cümle ile şunu yazabildim: “Bu muhalefet şerhi, daire çoğunluğunun kararı görülemeden ve okunamadan yazılmıştır.” (Aynı ifade, aynı tarihte karara bağlanan 2015/8509 ve 2015/8510 sayılı Kararlara da yazılmıştı). Bu nedenle Daire kararının eleştirisine ancak kitabımın 2. baskısında (Adalet Yayınevi, Haziran 2016, s. 599-603) dipnot olarak şu açıklama ile birlikte yer verebildim:

“Muhalefet şerhi, Daire kararı niteliğinde olan çoğunluk kararı görülüp okunamadan yazıldığından, bozma kararının somut gerekçelerine yönelik hususlara girilememiştir” cümlesi herhalde bir muhalefet şerhinde ilk defa kullanılmaktadır. Ancak bu cümlenin kullanılmasına neden olan olay da bir ilktir. Gerek bu dosya, gerekse Özel Dairece aynı gün incelenen diğer iki karara konu dosyada (19. CD., 10.12.2015, 2015/2796 E., 2015/8509 K., 19. CD., 10.12.2015, 2015/2797 E., 2015/8510 K.) oyçokluğuyla karara varıldıktan sonra yapılması gereken, daire kararı niteliğinde olan çoğunluk görüşüne göre karar yazılıp, karşı görüşün de yazılması için dosyanın Karar ile birlikte muhalif üye veya üyelere verilmesidir. Yargıtay’da tüm Dairelerin yerleşik uygulaması bu şekildedir. Ancak aradan 45 gün geçmesine rağmen karar yazılıp gönderilmediğinden, karar görülüp okunamadan muhalefet şerhi yazılmış, bu itibarla da bozma kararının gerekçesine yönelik hususlara girilememiştir. Heyet halinde çalışan mahkeme ve Dairelerde farklı düşünen üyenin muhalefet şerhi yazması, kendisi için hem görev hem de yetkidir (CMK m. 34, 224, Yargıtay Kanunu m. 40, Yargıtay İç Yönetmeliği m. 17). Ayrıca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve bu karara karşı itiraz ve direnme hakkı bulunan adli makamlar için de önemli olduğundan, muhalefet şerhlerinin gerektiği gibi yazılması, aynı zamanda adil yargılanma hakkının da gereğidir.”

Bu şartlarda çalıştık. Hemen akabinde de 8. CD’ne sürgün edildim. Vergi suçunu da 2016 yılında 11. CD’ne geri verdiler. Evet, “Verginin V‘sini bilmiyoruz” diyenler bu kadar iddialı oldu. Niye? Çünkü Aydın Doğan’a diz çöktürülmesi gerekiyordu. Ne zamandı? Haziran ve Kasım 2015 seçimlerinden bahsediyoruz.

Bunları bu şekilde savunmamda da anlattım. Bundan sonrasında, “tabii hakim” ilkesine aykırı olarak ve OHAL Kararnamesiyle görevlendirilerek bizi “ilk derece Mahkemesi” sıfatıyla yargılayan 9. Ceza Dairesi Başkanı Burhan Karaloğlu ile 5.2.2019 tarihli duruşmada aramızda geçen diyaloğ şu şekilde oldu:

SANIK: Aydın Doğan, Doğan Holding patronu olarak o dönemde (bana göre) zaten hükumete “rükû” etmişti. Rükûdaydı yani.
BAŞKAN: Secdeye mi indireceklerdi?
SANIK: Hah. Rükudaydı, yetmedi. Yani zaten Yargıtay’ın yapılanmasını biliyorsunuz. Biz ancak azınlıkta idik, ancak muhalefet yazabiliyorduk. (Onu bile yazdırmıyorlardı).
BAŞKAN: Hüsamettin Bey bırakın.
SANIK: Bitiyor.
BAŞKAN: Şey siyasal yorumları bırakın. (Siyasi iktidarın, muhaliflerini dize getirme aparatı olarak, sopa olarak kullanılırken bunu zevk ile yapanlar, hatta şimdi “zaten hükumete rükû etmişti” der demez kendini tutamayıp “secdeye mi indireceklerdi?” diyerek siyasilerin maksadını açık eden Başkan, birden toparlanıp bana “siyasal yorumları bırakın” demeye başladı!)
SANIK: Sayın Başkan, bakın ama suç delili olarak dosyaya girmiş.
BAŞKAN: Tamam söylediniz, yani olayı söylediniz.
SANIK: Tamam secdeyle bitsin.
BAŞKAN: Gerisini bırakın.
SANIK: Bakın rükudaydı yetmedi, Aydın Doğan’ın başı muktedirlere, dönemin muktedirlerine “secde” edinceye kadar başı eğildi. Secde de etti, yetmedi.
BAŞKAN: Ya bırakın diyorum yine devam ediyorsunuz.
SANIK: Secdedeki başı da tekmelendi Aydın Doğan’ın. Bakın bütün medyası kamu bankalarından verilen kredilerle elinden alındı. Sayın Başkan tarih bunları yazacak.
BAŞKAN: Peki.
SANIK: Aydın Doğan olayı da budur. Yani eğer bu dosyalar takip edilecekse (Yargıtay’da) çoğunluk “bizde” değil ki… Hani “örgüt”le Aydın Doğan’ın arası iyi deniliyor. İşte kızımdan istedim, getirmiş. Akit’in yazarı (Ali Karahasanoğlu) da bu muhalefetim üzerine “İşte Aydın Doğan’a beraat isteyen Pensilvanya (Gülen) sempatizanı” diye yazı yazdı. Burada, buyurun bakın, 14 Haziran 2016’daki köşe yazısı.
Yani eğer birisi bu dosyayı takip edecekse iktidar kanadından gelip takip ederler. Ben muhalif kalmışım. Aydın Doğan bana ulaşsa ne olacak, ulaşmasa ne? En fazla yazdığım muhalefet şerhi. Onu da anlattım ne şartlarda yazdığımı.
BAŞKAN: Peki tamam mı?
SANIK: Durum bu Sayın Başkan.”

(İşte kendi kendine konuşan “yazar”ın monoloğları (bilgi yanlışları, imla ve vurgular ona aittir):

“Yazar”a göre biz, dosyayı bilmeden, Pensilvanya’dan gelen talimatla “Aydın Doğan Beraat etmeli” demişiz, diğer 3 üye ise dosyaya, delillere bakıp “Aydın Doğan mahkum olmalı” demiş. Acaba bu zırvaları kulağına hangi “minik kuş” üfledi? “Yazar”a göre Aydın Doğan’a “Beraat” istemek “Pensilvanya’nın talimatı” ile olmuş. Hürriyet Gazetesine (hürriyet.com.tr) göre ise Aydın Doğan’a vergi incelemeleri sonucunda para cezası kesenler “FETÖ”cü!

Nasıl oluyor bu? “Ölüme yatmak” kitabını biliyoruz da “salağa yatmak” kimin kitabıydı?

Yine “yazar”a göre “Hükümet aleyhtarı paylaşım yapmak, Taha Akyol’dan, Sami Selçuk’tan, YARSAV’dan, Mehmet Akif’ten alıntılar yapmak, “Pensilvanya hukuku”ymuş.” Tezvirat tevil götürmez. Ayrıca “Yazar,” bu kadar cesur ise neden 6 ay bekledikten sonra 15 Temmuz arefesinde bu yazıyı yazdı? “Yazar” “Aydın Doğan mahkum olmalı” denilen kararın takipçisi oldu mu? O dosyanın akıbetini biliyor mu? Yerel mahkeme Yargıtay’ın BOZMA kararına uydu mu? Ne karar verildi? Aydın Doğan dahil olmak üzere Doğan Holding yöneticileri mahkum oldu mu? Çok ilginçtir ki idari cezalarla ilgili internette çok haber olmasına karşın, ceza davalarının akıbetine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca, ben halen yazdığım muhalefet şerhlerimin arkasındayım. Peki o kararlara imza atan üyeler kararlarının arkasında mıdır halen? Yoksa konjonktür gereği (siyaseten) verilen o kararlardan beklenen maksat hasıl olunca (Aydın Doğan’a diz çöktürülüp, bütün medyası elinden alınınca) sonrasının bir önemi kalmadı mı?

EK-1: Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin, Doğan Holding ve bünyesindeki şirket yöneticileri ile birlikte sanık olan Aydın Doğan hakkındaki 10.12.2015 Tarih, 2015/2798 Esas, 2015/8511 sayılı Kararı ve muhalefet şerhim (Kitapta, sayfa: 582-598)

EK-2: Kararın Muhalefet Şerhinde Yapılamayan Eleştirisi (Kitapta, sayfa:599-603)

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir